Bisiklet Güzelliklere Götürür

Evet ne demiştik hayat bir kitaptır ve gezip görmeyenler hep aynı sayfayı okur. İnsan gezdikçe öğreniyor öğrendikçe gezesi geliyor. Şu ana kadar yaptığım hemen hemen her gezimde güzel insanlarla tanıştım. Kimi Türk kimi yabancı, kimi siyah tenli kimi beyaz tenli, kadın, erkek, yaşlı, genç bir çok güzel insan…

Bisikletle gezmenizin en büyük avantajı gittiğiniz yerde insanlar sizi zararsız görüp hemen benimseyebiliyor. O bisiklet zihinlerdeki tüm önyargıları silip atıyor.

Kocaeli’nin sahil semti değirmenderede küçük bir apartmanın zemin katında yaşarken arkadaşımla birlikte birbirimizi gaza getirip İznik Gölüne doğru başladık pedallamaya. Bizi yaklaşık üç tepe tırmanma ve sekiz saatlik bir yolculuk bekliyordu. Bursa büyükşehir belediyesine hoşgeldiniz levhasını gördüğümüzde artık tükenmiş durumdaydık. Neyse ki o levhadan sonrası yokuş aşağı olduğu için sağ salim İznik gölüne kıyısı olan Boyalıca köyüne vardık. Köyün girişinde üstümüzü değiştirmek için petrol ofisine girdik. Orda bir arkadaşla tanıştık. Hiç tanımadığı halde sanki uzaklardan bir akrabası gelmiş gibi ilgilendi bizle. Hava kararmıştı ve bizimde pilimiz bitmişti. O arkadaşın tavsiye ettiği bir yerde gölün kenarında kamp kurduk ve uyku pozisyonuna geçtik. Derken sağımızda solumuzda silah sesleri patlıyor bir yandan davul zurna sesleri beynimizi kemiriyordu. Uyumak mümkün değil. Kalktık biraz gölün çevresini gezdik düğünler bitene kadar. Düğünler bitti tekrar yatmaya döndüğümüzde petrol ofisindeki arkadaş evden sarmalar dolmalar yanındada buz gibi ayran getirmiş bizi bekliyordu. Karnımızı güzelce doyurup sağlam bir uykuya daldık. Sabahında bi amca elinde çaylarla yanımıza geldi. Arkasından bi teyze onun elindede börek 🙂 Allahım ne sevap işledik bu kadar . Bi yandan börekle çay içiyor bi yandan o insanlarla dünyanın en tatlı sohbetini ediyoduk. Karnımız yine doymuştu çok şükür. Artık kafamızda geri dönüş yolu vardı ki hiç gözümüz kesmiyodu tekrar o yolu dönmeyi. Bi şekilde otobüsle gitmenin yollarını araştırdık ama nafile. Derken yine petrol ofisindeki arkadaş geldi yanımıza. İstanbul’a düğüne gidecekmiş gitmeden bi yanımıza uğramış. Durumu anlattığımızda atlayın ben götürürüm dedi ama bisikletler nasıl sığacaktı arabaya. Siz onu dert etmeyin dedi ve biz arabaya doğru yürümeye başladık. Tabii dert etmeyin der araba araba değil tank mübarek. Neyse biz ön tekerleri çıkarıp arabanın bagajına yükledik bisikletleri ve sekiz saatte geldiğimiz yolu arabayla 1 saatte bitirdik.

Boyalıca köyünde yaşadığım anıları tanıştığım insanları ömrüm boyunca unutamam. İlk fırsatımda tekrar o köye gidip petrol ofisindeki o arkadaşı bize çay getiren amcayı börek getiren teyzeyi ziyaret edeceğim inşallah…

Yorum bırakın

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.

Yukarı ↑